1xbetm.info hipas.info wiibet.com mariobet giriş restbetcdn.com

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN : “Bugün itibarıyla yeni kontrollü normalleşme sürecini başlatıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, "milletimize daha önce söz verdiğimiz şekilde, bugün itibarıyla yeni kontrollü normalleşme sürecini başlatıyoruz” dedi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN : “Bugün itibarıyla yeni kontrollü normalleşme sürecini başlatıyoruz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında öne çıkan dikkat çekici başlıklar ;

“HEDEFİMİZ, MÜMKÜN OLAN EN KISA SÜREDE ÜLKEMİZİN TAMAMINDA KONTROLLÜ NORMALLEŞME SÜRECİNİ TAMAMLAMAK”

Buna göre, hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması düşük ve orta riskli illerde tamamen kalkarken, yüksek ve çok yüksek riskli illerde bir müddet daha Pazar günü devam edecek.

Ülkemizin tamamında süren akşam 21 ile sabah 5 arasındaki sokağa çıkma sınırlaması ise sürecek. Okullar, Türkiye genelindeki tüm okul öncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, 8’inci ve 12’nci sınıflarda eğitim öğretime açılacaktır. Düşük ve orta riskli illerde ilaveten ortaokullar ve liseler dâhil diğer kademelerde de eğitim-öğretime başlanacaktır. Yüksek ve çok yüksek riskli illerimizde ise genel uygulamanın dışında sadece liselerdeki yüz yüze sınavlar yapılacaktır.

Restoran, lokanta, kafeterya, tatlıcı, pastane, kıraathane, çay bahçesi gibi yerler çok yüksek riskli iller dışında Türkiye genelinde faaliyetlerini sabah 7 ile akşam 19 saatleri arasında yüzde 50 kapasiteyle sürdürebileceklerdir.

Halı saha, yüzme havuzu ve benzeri tesisler, düşük ve orta riskli illerimizde sabah 9 ila akşam 19 arasında faaliyet gösterebileceklerdir.

Kamunun çalışma saatleri tüm Türkiye’de normale döndürülecek ihtiyaç hâlinde valilikler farklı düzenlemeler yapabilecektir.

Sokağa çıkma saatleri sınırlı olan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı grubundaki vatandaşlarımızla ilgili düzenleme düşük ve orta riskli illerimizde kaldırılırken, yüksek ve çok yüksek riskli sınıftaki illerde ise sokağa çıkma süresi artırılacaktır.

Nikâh ve nikâh merasimi şeklindeki düğünler düşük ve orta riskli illerimizde 100 kişiyi, yüksek ve çok riskli bölgelerde 50 kişiyi geçmemek ve bir saati aşmamak kaydıyla yapılabilecektir.

Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, kooperatifler ve benzeri kuruluşların genel kurulları düşük, orta ve yüksek riskli illerde katılımı 300 kişiyi geçmeyecek şekilde yapılabilecektir.

Diğer hususlardaki uygulamaların nasıl olacağı daha önce de belirttiğim gibi Valiliklerimizin başkanlığındaki İl Hıfzıssıhha Kurullarımız tarafından belirlenecektir.

Hedefimiz, mümkün olan en kısa sürede ülkemizin tamamında kontrollü normalleşme sürecini tamamlamak. Tedbirlerin uygulanmasıyla ilgili denetimler de bu çerçevede daha sıkı ve kararlı şekilde yürütülecektir.

Salgın boyunca her konuda öncü ve örnek olan Türkiye’nin kısıtlamaların gevşetilmesi ve inşallah tamamen kaldırılması hususunda da aynı başarıyı göstereceğine yürekten inanıyorum. Aldığımız kararların ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

“28 Şubat sürecinin ülkemize ağır faturaları olmuştur”

“Dün siyasi tarihimizin en karanlık dönemlerinden birinin sembolü olan 28 Şubat müdahalesinin 24. yıl dönümünü geride bıraktık. Hiç şüphe yok ki 28 Şubat hadisesi, tıpkı 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi millî iradeyi, milletin değerlerini, milletin bizatihi kendisini hedef alan bir darbe girişimidir. Sandıkla iktidara gelmiş, Anayasa ve yasalar çerçevesinde ülkeyi idare eden meşru hükûmet, bir kısım medyanın, sermayenin, sivil toplum kuruluşlarının da içinde yer aldığı kirli senaryolarla istifaya zorlanmıştır. 28 Şubat sürecinin ülkemize hem hak ve özgürlükler alanında hem de ekonomiden siyasete uzanan geniş bir yelpazede ağır faturaları olmuştur. Sermayenin renklere bölünmesi, esnafından holdingine bu ülke için üreten, çalışan, ihracat yapan şirketlerin ötekileştirilmesi ekonomimizde derin yaralar açmıştır.

"TÜRKİYE’NİN BİR DAHA BÖYLE UTANÇLAR YAŞAMAMASI İÇİN BUGÜNE KADAR ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK”

Attıkları manşetlerle, köşelerinde yazdıkları iğrenç yazılarla, sergiledikleri ilkesiz duruşla darbe şakşakçılığı yapanlar üzerinden değil 24 yıl bin yıl bile geçse alınlarındaki o kara lekeyi asla silemeyecektir. Tıpkı 27 Mayıs’ın, 12 Eylül’ün mimarları gibi bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın mimarları da aziz milletimiz tarafından âdeme mahkûm edilmiştir.

Milletimiz o derin ferasetiyle daha beşinci yılını bile doldurmadan 28 Şubat zihniyetini sandığa gömmüş, Türkiye’de yepyeni bir dönemi başlatmıştır. 3 Kasım 2002 seçimleriyle Türkiye’de vesayetin, cuntanın, millete rağmen iktidar olmanın kapısı bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Bu dönemde de 27 Mayıs, 27 Nisan bildirisinden Cumhuriyet mitinglerine, Gezi olaylarından 17-25 Aralık yargı-emniyet darbe teşebbüsüne millet iradesini hedef alan girişimlerin tamamı hezimete uğramıştır.

“TÜRK DEMOKRASİSİNİN SIFIRDAN BİR ANAYASA YAPMA OLGUNLUĞUNA ERİŞTİĞİNE KİMSE İTİRAZ EDEMEZ”

Biz tüm samimiyetimizle siyaset kurumunun en önemli sorumluluklarından birinin Türkiye’yi ayağına vurulan darbe Anayasası prangasından kurtarmak olduğuna inanıyoruz. Cumhur İttifakı çatısı altında özellikle bu konuda vardığımız anlayış birliğinin ardından yeni ve sivil anayasa meselesini tüm platformlarda tartışmaya açarak herkesin katkısını almak üzere bir yola çıkıyoruz.

Esasen 10 yıldır bu konuyu ülkemizin gündemine müteaddit defalar getirdik. Maalesef bugüne kadar milletimize layık yeni ve sivil bir anayasa hayalimize kavuşamadık. İnşallah bu defa bunu başaracağız. Kendi hazırlık çalışmalarımıza şimdiden başladık. Korkularla, ön yargılarla, ideolojik at gözlükleriyle hareket edersek ne tarih ne de millet bizi affeder. Türk demokrasisinin sıfırdan bir anayasa yapma olgunluğuna eriştiğine kimse itiraz edemez. Yeni ve sivil anayasa çağrımızın bilhassa darbelerden mağdur olmuş farklı toplum kesimleri arasında oluşturduğu heyecanı memnuniyetle takip ediyoruz.

“2020 YILI BÜYÜME ORANIMIZ İZLEDİĞİMİZ POLİTİKALARIN BAŞARISININ EN SOMUT ÖRNEĞİDİR”

Aziz milletim, küresel ekonomi çok zorlu bir dönemden geçiyor. Geçtiğimiz yıl küresel gelir yüzde 3,5 ve dünya ticaret hacmi yüzde 9,6 oranında daraldı. Tarih böyle büyük bir daralma, milyonlarca kişinin işsiz kalmasına, gelir dağılımında bozulmalara ve ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının artmasına da sebep oldu. Dünyada sadece bir senede 90 milyondan fazla insanın aşırı yoksulluk sınırının altına düştüğü tahmin ediliyor. Bugün hâlâ aşıya ulaşamayan 100’ün üzerinde ülke bulunuyor. Türkiye işte böylesine zorlu bir süreci izlediğimiz planlı, kararlı ve esnek politikalar sayesinde başarıyla yürüttü, yürütmeye devam ediyor. Bugün açıklanan ve yüzde 1,8 olarak gerçekleşen 2020 yılı büyüme oranımız izlediğimiz politikaların başarısının en somut örneğidir. Türkiye büyürken, İngiltere yüzde 9,9 oranında, Hindistan yüzde 8 oranında, Almanya yüzde 4,9 oranında, Japonya yüzde 4,8 oranında ve Amerika yüzde 3,5 oranında küçüldü. Aynı şekilde 2021 yılına iyi bir başlangıç yapan ihracatımız Şubat ayında önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,6 artışla 16 milyar doları aşmıştır. Böylece yılın ilk iki ayı itibarıyla dış ticaret açığımız yüzde 15,3 azalmış ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82,9’a çıkmıştır. Gelişmeler ihracattaki artışın önümüzdeki aylarda da süreceğine işaret ediyor. Tabii bunlar gerçekten dikkate değer, takdir edilmesi, hatta örnek gösterilmesi gereken başarılardır.

“TÜRKİYE, SALGIN SONRASI DÖNEMİN DÜNYADA YÜKSELEN YILDIZI OLACAKTIR”

Üçüncü ayına girdiğimiz 2021’i salgınla mücadelenin kazanıldığı ve aynı zamanda orta vadede nitelikli bir büyüme dönemine girişin başladığı yıl olarak görüyoruz. Türkiye, inşallah salgın sonrası dönemin dünyada yükselen yıldızı olacaktır. Atacağımız adımlarla hem mevcut riskleri en aza indirecek hem karşımıza çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğiz.

Ekonomik reform gündemimizin merkezinde makroekonomik istikrar politikaları ve yapısal politikalar yer alıyor. Makroekonomik istikrar kapsamında kamu maliyesi, enflasyonla mücadele, finansal sektör ve cari açıkla mücadele gibi alanlara öncelik verdik. Yapısal politikalar tarafında ise kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların çok daha güçlü şekilde teşvik edilmesi ve rekabet politikalarını sayabiliriz. Mali disiplin her dönemde olduğu gibi bugün de bizim olmazsa olmazımızdır. 

 

Tarih: 01-03-2021