1xbetm.info hipas.info wiibet.com mariobet giriş restbetcdn.com

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BİZİM İÇİN NEDEN ÖNEMLİ

 

Dünya tarihinde öyle olaylar ve dönemler vardır ki, bir milletin veya coğrafyanın yaşadığı bir olay, geçirdiği bir süreç sadece o olayı veya süreci yaşayan milleti değil tüm insanlığı çağlar boyunca etkiler ve ilgilendirir. Nitekim bu olayların birçoğu olumlu ve güzel de olmaz.

Birçok millet kendi kaderlerini ve geleceklerini Avrupa Hristiyan medeniyetleri ile bir ve beraber yapmayı adeta kendi kurtuluşları saymaktadırlar. Bugün ülkemizde de gördüğüm bu durumu neden kabul etmediğim ve etmeyeceğimi bir olgu üzerinden izah etmeye çalışacağım.

Hepimizin bildiği üzere medeniyetimiz binlerce yıldır dünyanın birbirinden farklı birçok coğrafyasına ve kavmine ilham kaynağı olmuş ve gerek ahiri gerekse dünyevi mevzuu ve meselelerde öncülük etmiştir. Her ne oldu ise tarihin bu döneminde hiç de milletimizin âdeti olmadığı üzere bir illet adeta yakamıza yapıştı, Avrupa cemaatinin kendi içerisinde geçirdiği tarihi değişimleri, kendi içerisinde yaşadığı tarihi süreçleri bizim kendi milletimiz ve medeniyetimizle ilişkilendirme ve izah etme çabası. Bunu anlamak ve izah etmek noktasında uzun süre çaba sarf etmeme rağmen maalesef bir sonuca muvaffak olamadım.

Bunu konuyu da somutlaştırabildiğim ölçekte bir örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerek kendi kaynaklarımızdan gerekse dış kaynaklardan tarihimiz, medeniyetimiz ve kültürümüz üzerine yaptığım tüm okumalarda gördüğüm bir ortak nokta var. İlim ehline verilen değer. Bu değeri gerek maddi olarak; toplum içerisinde ki statü de, gerekse manevi âlemde dinimizin verdiği kıymet ve ehemmiyet açısından görmüş, tespit etmiş oldum.

Bizler hem münevver bir kimseye yani çağının ve yüzyılının ilmiyle amel etmiş, bu ilimleri idrak edebilmiş ve aklı, kalbi bünyesinde toplayabilmiş olması neticesiyle büyük saygı duyarız. Hem de mütefekkir olan büyük düşünür, mucit ve fikir ehline büyük hürmet gösterir, muhabbet duyarız. Bu açıdan ciddi manada övünülecek ve takdirle yâd edilecek bir geçmişimiz bulunmaktadır.

Gelelim benim idrak etmekte zorlandığım meseleye; Günümüzde bir düşünce vebası türedi. Kim ilim ehline değer verirse o orta çağ zihniyetine hizmet etmekle suçlanıyor, bu vesile ile ilim ehli yalnızlaştırılıp, itibarsızlaştırılıyor.

Yazının başında söylemiş olduğum, başkalarının özellikle tarih boyunca karşısında durduğumuz bir düşüncenin tarihi ve geçmişiyle bizim bugünümüzü yargılamak, yaftalamak tamda karşımızdakilerin isteyeceği ve hoşnut olacağı bir durum olsa gerek.

Avrupa Hıristiyan kavminin yapmış olduğu ve dünya tarihine utan yüzyılları olarak geçen bu çağ bizlerin hiçbir zaman muhatabı olmamıştır. Bizler tarihin hiçbir devrinde onların yaptığı bu insanlık dışı işleri yapmadığımız gibi onlarda tarihin hiçbir devrinde bizler gibi medeni ve insanı olmamışlardır.

Günümüzde ve içimizdeki bazı toplulukların, kendi medeniyetimizin içerisinden çıkartmış olduğu ve bir yönüyle de toplumumuzun ortalaması olan bu değerli ilim ve bilim insanlarını, bu öncü kimseleri yaptıkları ve özellikle de yapmadıkları hareketler üzerinden orta çağ zihniyeti gibi hareket etmekle ve işler yapmakla suçlamaları beni ve inanıyorum ki bu medeniyetin bir ferdi olmakla iftihar eden birçok kimseleri son derece rahatsız etmiştir, etmektedir.

Öte yandan bir itirazımızda şudur; bu söylenen söyler ve bulunulan ithamlar kesinlikle gerçekleri yansıtmamakta ve hayatın olağan akışına da ters bir şekilde cereyan etmektedir. Sadece manevi meseleler değil, şuur ve akıl dışı bir şekilde maddi gerçekliklerde yok sayılmakta ve yok hükmüne sokulmak istenmektedir.

Ben bu yazı da bizlerin içerisinde olmalarıyla iftihar ettiğimiz değerli münevver ve mütefekkirlerimizin bizler için neden önemli olduklarını şöyle izah edeyim;

Bizler bu yaşamın bir parçası olmamızın çok ulvi bir amaca hizmet ettiğine, çok büyük bir hikmetinin olduğuna inanan bireyleriz. Dünyaya gelişimizin bir mucize olduğunu bildiğimiz ve böyle inandığımız gibi, bu dünyada ki hiçbir şeyin tesadüfi veyahut rastgelelik üzerine olduğuna inanmayız. İnsanlar arasında, insan ile doğa arasında ve insan ile diğer canlılar arasında gerçekleşen her bir olayı büyük bir ciddiyet ve önemle ele alır, üzerinde düşünür ve öyle harekete geçeriz. Boş vermişlik hiçbir fiiliyatımızda olmadığı gibi düşüncelerimizde dahi yoktur. Bunu acizlik sayar ve bu acizlikten hareketle kurtulmaya, hikmet ve mana arayışımız ile bu acizliği yok etmeye çalışırız.

Bizler biliriz ki bu hayatın gayesi tektir. İlahi bir rızaya mazhar olmak ve bu kutlu bilinci yaymak. Öyleyse dünyadaki tüm çabalar ve yapıp etmeler bu amaca uygun olmalı, bu amacın çevresinde kümelenmelidir. Yani hepimiz bu var oluş amacının idrakinde olup, bu idraki hayata geçirip, tüm insanlık ile paylaşmak.

İlahi mesaj dünya üzerinde hiçbir kavmin inisiyatifin de değildir. Zaman ve mekân zorunluluğu yoktur. Hiçbir meslek ile de sınırlandırılmamıştır. Bunun içindir ki bizi bu gayeye ulaştıracak, anlamamızı artıracak, yaşamımızı bu yönde sevk ve idare ettirecek her maddi nesne bizler için son derece önemli ve kıymetlidir. Diğer tüm beşeri işler ve uğraşlardan önce gelir ve öndedir.

Bu durum bizlerin kişisel tercihi olması itibariyle bir özgürlük alanıdır. Bu algılayış, anlayış hiçbir zümre tarafından bizlerin olmadığı ve olmamak için mücadele verdiği karşı taraf tarihi, gerekçeleri ve bakışı ile eleştirilemez, ilişkilendirilemez. Bu hem haksızlık olur hem de gerçeği olduğu gibi yansıtmaktan acizdir.

Bizler için ilahi amacı bizlere hatırlatacak bir fizik deneyi ne kadar önemli ise ilahi mesajın çevirilerini yapan din adamları ve dil bilimcilerde o derece önemli ve kıymetlidir. Medeniyetimiz için gereklidir, kültürümüzde son derece önemli yeri ve değeri vardır.

 

Ecz.Şahin ALTINTAŞ

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI