1xbetm.info hipas.info wiibet.com mariobet giriş restbetcdn.com

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Evlilikte “kesintisiz mutluluk” mümkün mü?

 Evlilikte “kesintisiz mutluluk” mümkün mü?

Günümüz evliliklerinin kısa ömürlü olması, evlilik kurumunu ve aileyi ciddi olarak tehdit ediyor.  Çünkü en rahat boşanma bile, kişilerin kalbinde telafisi çok zor yaralar açıyor.  Çocukların ruhlarında hayat boyu derin izler bırakacaktravmalaroluşturuyor. İnsanların evliliğe olan güvenini  sarstığı için yeniden evlenmelerine de engel oluyor.

Peki, bunun çaresi yok mu?

Evlilikleri daha uzun ömürlü kılmak  ve evlilikte huzur bulmak için, önce boşanmaların nedenlerini anlamak gerekir.  Boşanmanın psikolojik sosyal, kültürel ve ekonomik birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi şudur:

Yüksek mutluluk beklentisi ve evliliğin maddi haz ve diğer çıkarlar üzerine kurulması.

Evlilik ebedi bir yol arkadaşlığıdır. Bu yolda eşlerde beklenilen şey ise,  iki zıt kutupta yaratılan kadın ve erkeğin birbirini tamamlayarak maddi ve manevi konularda birbirine yardım etmesi, iyi ve kötü günde birlikte olmasıdır. Bunun yanında karşı cinsin karşılayabileceği psikolojik ve biyolojik ihtiyaçlarını gidermesidir.

Böyle bir yolculuğun zahmetsiz ve sıkıntısız olması, sadece mutlu ve huzurlu geçmesi düşünülemez. Zıt kutupluluk üzerine kurulu olan dünya hayatında soğuk-sıcak, iyi-kötü, acı-tatlı, zor-kolay, hastalık-sağlık, varlık-yokluk, yaşam-ölüm hep var olacaktır. Kişinin plan ve iradesinin dışında bazen “kaderden atılan musibet taşları” da, deprem gibi doğal afetler de onun rahatını, huzurunu, saadetini belli bir süre sarsacaktır. 

Tüm bunların yanında farklı karakter ve doğaya sahip iki insanın bir araya gelmesinden kaynaklanan yanlış anlaşılmalar, anlaşılmamalar, kırılganlıklar, küsmeler, öfke ve kızgınlıklar da var olacaktır ve bunlar ilişkilere geçici bir süre zarar da verebilecektir. Ama hiçbir şey kalıcı olmayacaktır. Acılar da kalıcı değil, mutluluk anları da.

Unutmayalım “her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüzü) vardır

Bu gerçeğe rağmen, nedense insanlar, “her an mutlu olmak” için evlenir ve evliliklerinde de, “kesintisiz bir mutluluk” ararlar. Dostları da onlara hep “ömür boyu mutluluklar” diler. Böylece hayat boyu mutlu olmanın mümkün olduğunu beynimize kodlarız. Dizilerdeki mutluluk sahneleriyle de mutluluk algımız iyice şekillenir

Ancak bu dostlar kendi acı-tatlı hayat tecrübelerine  rağmen bir insanın her zaman mutlu ve huzurlu olmasının imkânsız olduğunu, böyle bir dileğin, gerçekleşmeyeceği, bunun mümkün olamayacağı hiç akıllarına getirmezler.

Oysa böyle bir mutluluk algısı, yeni evlenenleri gerçek dışı bir mutluluk beklentisine sokar.  Bu algı içinde olan birisi de, eşinden birkaç huzursuz edici davranış gördüğünde veya kırıcı söz duyduğunda  “eyvah ben mutlu olmuyorum, demek ki yanlış bir evlilik yaptım, bu adam veya bu kadın beni mutlu edemez”, diye endişelenmeye başlar.

Evliliğine ve eşine bu kaygı ve olumsuz duygular içinde yaklaşan birisi farkına varmadan ona karşı olumsuz davranışlarda bulunur. Ve sonuçta olumsuzluk karı-koca arasında bir kısır döngü gibi sürekli dönüp durur.

Ayrıca günümüzde medya, özellikle diziler,  evlilikten duygusal beklentileri çok yükseltti. Bu dizilerdeki hayatın normal akışına ters olan abartılı evlilik teklifleri, pahalı romantik geziler, lüks lokantalarda her gün baş başa yemekler, yüksek maliyetli takılar, evlilik aşamasındaki genç kızları aynı beklenti içine sokuyor

Özellikle hanımların, sevgi, ilgi, beğenme gibi ihtiyaçları aşırı romantik  beklentileredönüştü. Erkek, doğasından ve yetişme biçiminden kaynaklanan nedenlerden dolayı bu beklentileri karşılamayınca kadın yanlış bir algıya kapılıp, eşinin kendisini sevmediği veya hayatında bir başkası olabileceği düşüncesine kapılıp, huzursuz olabiliyor.

Kısaca bakış açısı,  bizzat ve sadece duygusal doyuma, evlilikten elde edilecek mutluluğa, maddi haz ve menfaatlere çevrildi. Bu da her zaman gerçekleşmeyince huzursuzluklar da artıyor. Maddi gücünü kaybeden erkek veya fiziki güzelliğini kaybeden kadın, uzun süre hastalık yaşayan,  bir musibete maruz kalan, ekonomik ve bedensel gücünü kaybeden eş, karşı tarafın “canını sıkmaya” başlıyor, tahammül sınırlarını zorluyor. Evlilikten beklenilen tatmini vermediği için de kişilerin aklına ilk gelen şey terk etmek oluyor.

Oysaki evlilik bir “kader ortaklığıdır.” Kader ortaklarının iyi günleri de olabilir, kötü günleri de. Hayatta hiçbir zaman “kesintisiz mutluluk” olamaz. Mutluluk kadar, mutsuzluk da, hüzün de, keder ve kaygı da insana özgüdür.

Evlilikte huzur bulmak işte bu gerçeği kabul edip, ebedi yol arkadaşına sadık bir dost olmakla mümkündür. Çok mecbur kalmadıkça boşanmak, vefasızlıktır. Kader arkadaşını yarı yolda bırakmaktır.

Şair ne güzel söylemiş: “Dost odur ki dar gününde yar ola. Geniş günde düşman bile yar olur

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI