1xbetm.info hipas.info wiibet.com mariobet giriş restbetcdn.com

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yeni Osmanlı Modeliyle...
Adına ister eski dünyanın sonu deyin yada yeni dünyanın ilk yılları deyin, dünya çok hızlı bir oluşuma sürükleniyor. Dünyada sözleri itibar gören filozofların, “Medeniyetler çatışması ve tarihin sonu” tezlerinin yansımalarını bu yeni oluşumda görmek mümkün... Dünyada her yeni güne, yeni gelişmelerle, yeni kaoslarla, yeni ekonomik saldırılarla uyanıyoruz, dünyanın değişim ve gelişim hızına yetişemez oluyoruz... Dünyaya, bölgemize, ülkemize olan yansımalarını görmek, anlamak ve yeni koşular başlatmak, yeni yollar bulmak, yeni oluşumlarda yer almak zorundayız... Zaman ilerledikçe, yıllar geçtikçe dünya daha da yaşanılmaz, anlaşılmaz olurken, çok ağır kırılmaların, savrulmaların, yön, eksen ve yer değiştirmelerin küresel bazda sürtüşmeli, sancılı, acılı, kanlı olacağı gözüküyor... Rusya’nın Ukrayna’ya bodoslama sokulmasının ağır faturaları her geçen gün ağırlaşarak dünyanın her yerinde hissedilirken, en çokta az gelişmiş, geri kalmış ülkelerde çok daha ağır hissediliyor olması kaçınılmaz olacak ve iyileşmesi imkansız derin yaralar açacak... Bu savaş uzun yıllar üzerinde düşünülmüş büyük değişim planının kodları olarak karşımıza çıkıyor... Büyük sıfırlama-büyük kırılmanın başlangıcı olan bu yıllarda, bu kadar ağırlık oluyorsa gelecekteki ağırlıklar daha da ölümcül olacağı aşikârdır... İkinci dünya savaşı sonrası Yalta Konferansıyla öteki diye Rusya’yı düşman ilan ederek dünya paylaşılarak ikiye bölünmüştü. 1971’de ABD Başkanı R. Nixon ve Dişişleri Bakanı H. Kissinger ile Rusya öteki olmaktan çıkarılarak yerine Çin’i koyma çalışmaları başlatılmış, yabancı yatırımcılar Çin’e doluşmuştu... Avrupa ile kavgalı olan, kendine yakın düşman olarak gören ABD; AB ile Çini Ukrayna-Rusya savaşı ile ayrıştırıp uzak tutarken, batmakta olan ekonomisini enerji üzerinden toparlamaya çalışıyor... BM Gn. Sekreteri A. Guterres; “Pandemi ve savaş ile dünya tedarik zincirlerinin çok aksadığını, gıda, akaryakıt ve gübre fiyatlarının çok aşırı derecede yükseldiğini ve bu aşırılığın en çok da yoksulları vurduğunu, dünya genelinde siyasi istikrarsızlık ve huzursuzluğun daha da çoğalacağını, açlık kasırgasının başladığını ve küresel gıda sisteminin çökmeye başladığını” söylemesi tüm insanlığı tedirgin etmekteydi... Dünya ağır bir süreçten geçerken, Türkiye’de bu ağır süreçten nasibini almaya devam ediyor elbette... Çok anlatıyoruz ama kimse inanmak istemiyor, sadece Türkiye’nin sorunu, hükümetin işi görüyorlar son zamanlarda yaşadığımız ekonomik çalkantıları. Dünya ekonomisini yönlendiren, dünya sistemini elinde tutan ABD batırılıyor, On Üç Aile devlet istemiyor, yeni bir dünya kurmak istiyorlar, ABD’yi borçlandırarak kendilerine bağlıyorlar ve çıkarları doğrultusunda her istediklerini ABD’ye yaptırmak istiyorlar... Çok yakın zamanda küresel haber partallarında bir dolaşım vardı, çok kişinin önemsemediği, belki de gözünden kaçırdığı; bu gün ki küresel sıkıntıların, kavgaların, kaosların, savaşların temelini oluşturan ana sebep buydu aslında... ABD’nın ulusal borcu 32 trilyon doları çoktan aşmış ve dokuz yıl sonra ulaşılması gereken borç, tahmin edilen zamandan erken ulaşılmış. Ekonomistlerin tahminleri tutarsa 2030 yılında bu borç 50 trilyon dolara ulaşacak ve aynı hızla devam ederse 2050’lili yıllarda 127 trilyon doları aşacak... Dünyanın süper gücü borçlandırılıyor ve küresel baronların elinde oyuncağa dönüyor ve “borç alan emir alır” ilkesi gereği iyi bir emir eri konumuna getiriliyor... Bu borç nasıl kapanacak, normal şartlarda kapanması asla mümkün değil. Başka bir yol bulunmalı, büyük sıfırlama, resetleme denilen olay olmaz ise duracak gibi değil... Bir gizli el, süper güce devlet tahlili sattırarak devletin borçlarını artırmaya devam ediyor. ABD; yaklaşık %18 Japonya’ya arkasından % 17 Çin’e, % / İngiltere’ye, % 5 İrlanda’ya, % 4 Lüksemburg’a borçlu. Nasıl oluyor da Lüksemburg’dan borç alıyor dünyanın süper gücü ABD... Böyle garip bir dünyadan geçiyoruz. Her şey değersizleştiriyor. Yüz elli milyon küçük azınlık sekiz milyar çoğunluğu yönlendiriyor, ahkam kesip şekil veriyor... Azınlık olan bu On Üç Aile; ilah biziz, dünya nizamı bize ait olacak, kullarımız, yapay zekalı, yarı insan robotlar olacak, dinimiz bilim ve teknoloji olacak. Allah ve nizamı, dini ve kulları bu yenidünyada olmayacak diyorlar. Meselenin özü ve özeti bundan başka bir eşey değil... Kısa açılımdan sonra konumuza yeniden döndüğümüzde 1971’deki Çin ziyareti yakın zamanda aynı adam H. Kissinger ile tekrarlandı, süreç hızlandırılıyor eski öteki Rusya’nın yerine Çin konuldu ve yeni paylaşım yapılma aşamasına gelindi... Küresel şirketlerin yurdu haline getirilen Çin; yabancı sermaye ile dünyanın yeni ekonomik devi haline getirilmesi bir planlama dâhilindeydi. Dünyanın tarih akışına baktığınızda her yüz yılda yeni bir sistemle, yenidünya kurulduğunu görürsünüz. Yaşadığımız son yıllar bu dönüşümün olacağı yıllar... Eski Sovyetlerle; karşı blok, karşı düşman konumunu Rus lider Gorbaçov ile bitirmişlerdi. Putin ile yenidünyaya geçiş yapılmadı, yeni Rusya ABD’nin oyun kuran, oyunbozan aparatı olarak yoluna devam ediyor... Artık sistem yenilenmeli ve yeni paylaşımlarla ABD’ye yeni formüllerle borcunu silmenin yolları gösteriliyor. Kim bilir? Kanlı, büyük bir sıcak savaş mı? Yoksa biyolojik bir savaş mı? Küresel iklim değişikliğimi, sıcaklık, kuraklık mı? Covid19’dan çok daha büyük küresel bazda salgın bir hastalık mı? Elbette ki burada dert ABD’nin devasa borcu değil, asıl dert kendi sistemleri ile yeni bir dünya kurmaktan başka bir şey değil. Hatırlayalım tarihin sonu, medeniyetler çatışması tezlerini ve üzerlerine biraz düşünelim... On Üç Ailenin 100 yaşına gelmiş evladı H. Kissinger 1971 de yaptığının başka versiyonunu yaparak, ABD’nin borçları üzerinden ara bir çıkış aranılıyor... Çin lideri Cinping “Dünya şu anda yüzyılda görülmemiş değişiklikler yaşıyor ve uluslararası düzen muazzam bir değişim geçiriyor. Çin ve ABD, bir kez daha yol ayrımında. Her iki taraf da bir kez daha seçim yapmak zorunda...” dünya basınına yansıyan bu açıklaması aslında çok şeyi ifade ediyor... Toparlar isek meselenin özeti aslında şu; ABD, Rusya aparatı ile Avrupa ile Çin’i bir birinden uzaklaştırdı. Avrupa’yı enerji üzerinden kendisine bağımlı ve mecbur kılarak yamacına getirdi. İkinci büyük adım olarak Çin ile anlaşma yoluna giderek, batı için Çin’i öteki, rakip, düşman göstererek iki kutuplu yeni bir dünya kurmak istiyor. Soru devletler mi kazanacak yoksa On Üç Aile şirketlerimi kazanacak? Türkiye bu gelişmeyi gördü ve denge siyaseti özelinde, küresel şirketlere mesafeli, ABD yakınlığı içinde, enerji yollarını, jeopolitik konumunu, Osmanlı-Türk tarihi sermayesini kullanarak, “bende varım” deyip kendi başına yol almak istiyor... Türkiye’de bu gün yaşadığımız sıkıntılar küresel çaplı sıkıntılar, yerel ve bölgesel sıkıntılar asla değil... Bu sıkıntılı süreçler kısa sürelidir, bunlar geçecek, milli savunma sanayindeki yerel üretimlerimizle, toryum özeliyle nükleer enerjiye geçişimizle, 2030’lar, 2050’ler, 2071’ler Türkiye’nin yükseliş ve şahlanış yılları olacak... Türkiye kendi medeniyet değerlerine, kendi insanına-gencine, toprağına, tarımına, yerli üretimine, milli/medeniyet eğitimine, tarihine, köklerine, dönerek yeni bir Osmanlı modeliyle, daha güçlü bir biçimde ayağa kalkacak... Yese kapılmak yok, hiçbir beşeri plan, ilahi planın üstünde yer edinemez... Selam ve dua ile...
YAZARIN DİĞER YAZILARI