jojobet
Marsbahis
Holiganbet
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İsrail-İran Gerilimi: Tiyatronun Ötesinde Gerçekler ve Kazanımlar

Ortadoğu bir kez daha alev aldı. İsrail ve İran arasında yaşanan karşılıklı saldırılar, sadece iki ülkenin değil, bütün İslam dünyasının ve küresel siyasetin nabzını etkiledi. Kimi uzmanlara göre bu çatışmalar bir "karşılıklı tiyatro", kimilerine göre ise Amerika ve İsrail’in ciddi anlamda “yara aldığı” bir dönüm noktasıydı. Perde arkasında neler döndüğünü tam olarak bilemesek de bu süreçte gözle görülür, inkâr edilemez bazı sonuçlar elde ettik.

1. İsrail'in de vurulabileceği gerçeği ortaya çıktı.

Yıllarca dokunulmaz bir güç olarak sunulan İsrail’in füze ve İHA saldırılarına karşı tam anlamıyla korumasız kalabildiği gözlemlendi. Bu, “yenilmez İsrail” efsanesinin sarsılması demektir. Direniş güçlerine moral, işgal altındaki halklara umut vermiştir.

2. Siyonist göçmenlerin kırılganlığı ifşa oldu.

Savaş ihtimali büyüdüğünde, İsrail’deki Batılı göçmenlerin bir kısmı ülkeyi terk etme hazırlığına başladı. Bu durum, İsrail’in demografik yapısının ve toplumsal motivasyonunun ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi.

3. Müslümanlar arasında yeni bir birlik ihtimali doğdu.

Ülkemizde, İran’la savaşa karşı çıkan ya da İran’ın yanında savaşmaya hazır olduğunu belirten Müslüman bir kitle bulunduğu görüldü. Bu, mezhep farklarının ötesinde ortak bir düşmana karşı birleşme bilincinin filizlenebileceğini ortaya koydu.

4. İran’ın söylem değişimi dikkat çekti.

Mezhepsel ayrımcılık politikalarıyla eleştirilen İran, bu süreçte “Müslümanların birliği” söylemini daha yüksek sesle dile getirdi. Bu, kriz anlarında İran’ın stratejik pragmatizmini ve politik esnekliğini gözler önüne serdi.

5. ABD'nin güvenilmez müttefik olduğu bir kez daha anlaşıldı.

Amerika'nın, İsrail dahil olmak üzere birçok müttefikine verdiği sözlerden kolayca dönebileceği görüldü. “Güvenlik garantileri” gibi kavramların sadece çıkar temelli kullanıldığı ve krizde kolayca boşa çıktığı teyit edildi.

6. Bazı İslam ülkelerinin gerçek yüzü ortaya çıktı.

ABD ve İsrail uçaklarına hava sahasını açan, üslerini kullandıran bazı Arap ülkeleri, bu süreçte tarafını açıkça belli etti. İsrail ve Amerika’nın kuklası gibi hareket eden bu rejimlerin artık ümmetin bir parçası olarak görülmesi mümkün değildir.

7. Savunma sistemimizin yetersizlikleri açığa çıktı.

Türkiye başta olmak üzere birçok bölge ülkesinin füze savunması, radar kapasitesi ve elektronik harp sistemleri sınırlı. Demir Kubbe benzeri yerli savunma sistemlerinin acil olarak geliştirilmesi gerekmektedir.

8. İçerideki hainlerin ve ajanların potansiyeli gözler önüne serildi.

Bir savaş anında, sosyal medya, medya organları ve siyasi yapılar içerisinde düşmanın propagandasına hizmet edecek, kamuoyunu karıştıracak unsurlar hızla ortaya çıkabilir. Bu durum, istihbarat zafiyetlerine karşı dikkatli olunması gerektiğini gösterdi.

9. Yeni nesil savaşın iç tehditlerle yürütüldüğü görüldü.

Artık klasik savaşlar yerini hibrit savaşlara bırakmış durumda. İçimizdeki ajanlar, sosyal medya operasyonları, drone’lar ve sabotajcılar üzerinden bir ülkeyi içeriden çökertmek hedefleniyor. Bu da topyekûn savunma bilincini şart koşuyor.

10. Yeni silah sistemlerine ihtiyaç netleşti.

Sadece SİHA’larla değil; hipersonik füzeler, elektronik karıştırıcı sistemler, yapay zekâ destekli harp teknolojileriyle caydırıcılık kazanılabilir. İsrail gibi bir teknoloji devine karşı koymak için bu alanda ciddi bir sıçrama şart.

11. Zafer için kara gücü şart.

Hava saldırılarıyla sembolik başarılar kazanılsa da, bir ülkeyi durdurmak, rejimini değiştirmek ya da askeri başarı sağlamak için kara gücü hâlâ belirleyici. Bu da ittifaklar, hazırlık ve koordinasyon gerektiriyor.

SONUÇ: Bir Tiyatronun Ötesinde Uyanış

İsrail-İran çatışması her ne kadar perde arkasında çeşitli hesaplar barındırsa da, sahadaki etkisi büyüktür. Gözlerimize perde indirsek bile, aklımızla ve vicdanımızla bu olayların ne ifade ettiğini görüyoruz:

İsrail’in yenilmezliği bir masal, Siyonistlerin korkusu gerçek, Birlik olmadan bu coğrafyada var olmak mümkün değil, Teknolojide ve savunmada geri kalan her millet potansiyel bir kurbandır.

Bu yaşananlar bize sadece "seyredilecek" değil, ders alınacak ve hazırlık yapılacak bir süreç olduğunu göstermiştir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI